Avrasya Yüreğinde

19.01.2038 4684

Тarihçiler ilk kentin dünyanın neresinde ve ne zaman kurulduğunu tartışıyor. Bu bilgi o kadar önemli olmasa gerek.


Önemli olan, kentlerin; insanlığın, halkların ve medeniyetlerin tarihindeki en dramatik, sevinçli ve acı dolu sayfalarının yazıldığı yerler olması ve bundan sonra da olacağıdır.

Ancak geçmişin, bugünün ve geleceğin “düğüm” noktalarını oluşturan kentler arasında başkentlerin yeri bir başkadır.

Her halkın zaman ve mekân içinde yaptığı yolculukta yarattığı en iyi şeyleri temsil etme onuru başkentlere düşer.


Çağın kokusu ve üslubu iki-üç fırça darbesi ile ortaya konulur: Eyfel kulesi, Westminster, Kremlin...


Bu başkent sembolleri dünya haritasında onların yerini gösteren en doğru işaretler olmuştur. Bugün onları, sanki hep varmışlar gibi, algılıyoruz. Ancak onlar gerçek insanların emek ve yetenekleri ile inşa edildi.


Bir başkent yaratılması; ulusal tarihte bir destan yaratılması demektir. Böyle bir destanı yazma onuru her nesle nasip olmaz. İki bininci yılın eşiğinde biz bu kararı aldık ve Avrasya’nın tam kalbinde yeni bir başkent inşa ettik. Bir an gibi uçup giden sekiz yıl geçti aradan. Günlük koşuşturmanın telaşı içerisinde dikilerek tuttuğum günlüğün kopuk sayfalarını bu kitapta birleştirmeye karar verdim. Zor kararlar, yoldaşlara yardım isteği, mimari arayışlar, kentin geleceği hakkında düşünceler, bölge topografyası ve efsaneleri, kent yaşamının detayları, tarihi benzerlikler, Astana’nın peyzajı ve estetiği; tek kelimeyle başkent ile ilgili tüm düşüncelerim ve yaptığım işler burada, bu kitapta ver alıyor.

Поделиться: