Әдебиеттi ешкiм мақтаныш үшiн жазбайды, ол мiнезден туады, ұлтының қажетiн өтейдi сөйтiп...
Ахмет Байтұрсынұлы
Басты бет
Арнайы жобалар
Аударма
MAİLİN  Beyimbet, "Seksen Ruble"

25.11.2013 1507

MAİLİN  Beyimbet, "Seksen Ruble"

Негізгі тіл: ''Seksen Ruble''

Бастапқы авторы: MAİLİN Beyimbet

Аударма авторы: not specified

Дата: 25.11.2013

Seksen ruble

 

Sabah kahvaltıdan sonra Egeubay ahırdaki işlerle ilgilenmeye karar verdi.Kasımın yarısı geçti,kar ama hala yoktu.Kara yeryüzünü iyice buz tutmuş ama.Burda ciddi  buz gibi esen rüzğarlara ‘’kara –daul’’(yani siyah fırtına) denir.Uğursuz gökyüzü ise parçalanmış bulutlara dolmuştu. Ahırde esen rüzğar yüzüne vuruyordu,her delikten geçebiliyordu o rüzğar.Çayı çok içtikten sonra  iyice terleyen Egeubay aniden kuruyup kemiklere kadar dondu.Kaşlarını çatarak,o ahır dışında yürüdü,boyası çıkmış astarı vatkalı iş ceketinin bağlarıyla biraz oynuyup,kapıya birkaç adım aldı ve çıtın düştüğunu gördu.’’Bu deliği kapalıyım’’,-ne yazık diye düşünmüş o,ve küreği alıp,çürük zemini toplamaya başladı.Küreğin gıcırtısını duyunca güdük kuyruklu iğdiş at sessisce kişnemeye başladı.  ’’Sende mı acıktın?-Mırıldandı Egeubay,-neyle besleyim seni?Çocuklarıma bile yemek yetmiyorsa’’.Sonra gübre yığınına çıkıp deliği kapaya başladı.Bu vakit Egeubayın arkasında biri geldi ve dedi ki:

-Assalaumagaleykum! 1

Egeubay şaşkınlığından üperdi ve etrafına döndü.

-Alik Salem...Senmisin,Tnımbay?Gitmedin mi sen?İki gündür görünmüyorsun...

-Dün toplantıdan geri döndüm,-cevapladı Tnımbay.Egeubay gübre yığınından inip,küreğine yaslandı.

-Ee,demek toplantıdan geliyorsun...Ne oldu orda?

-Önemli birşey olmadı.Diyorlar ki, ‘’Alaş Orda’’2  haraçları toplamaya başladı...Toplantının arasında beş yada altı delege geldi ve onların içinde böyle bir temsili,tehditkar, lidere benzeyen biri vardı...Nayzalıya gitmişler büğün.Kırsal belediyeye acilen parayı toplamaya emredildi.Zavallı aulumuz...Ne toplanılır ki burdan?Bir çözüm bulduk ama: diğer aullar ceremesini çeksinler.Ama yinede seksen ruble kadar para her evden verilmeli.

-Seksen ruble mı?!

Egeubay ellerinden küreği düşürdü bile.Aniden onun başı döndü ve o titremeye başladı.

-Seksen ruble!Aman Tanrım,seksen ruble!- anlamsız tekrarlıyordu o.

Tnımbay ciddi rahatsız oldu bunları gördğkten sonra,ve bir adım bile geri aldı.Bu haberin onu bu hale getireceğini düşünmemişti bile.

Ve sonunda Egeubay mırıldandı:

-Aulumuzda zengin insanlar yokmu?Baylara haraca kesmek olmazmıydı?

-Bunu da düşündük ama aulnay 3    istemedi.Okadar yoksul değiliz ki diyor!Toplayabiliriz.Peki,ne yapabiliriz ki?Kabullendik.

-Apırmay, a!-Egeubay sağa sola yürümeye başladı.

-Seksen ruble nedir ki?!

Tnımbay biraz durup gitti.O da yürüdükten sonra gitti evine.Evde eşi çürüyen giysimlerini  yamalamaya çalışıyordu.Onun bakışını görünce Egeubay keyifsizce dedi ki ona:

-Çay zamanı değil şimdi!Seksen rubleyi nerden bulabileceğimizi düşünürsek daha iyi olur.

-Ne seksen rublesi?

-Olağan seksen rublesi! ‘’Alaş Orda’’ haraçları toplamaya başladı.İşte bunu için...

-Ne sürüsü?-şaştı karısı.

-Bilmiyorsan sorma.Gerçekse kendim bile iyice anlamiyorum.Açık olan tek bir şey:haracı toplamaya karar vermişlerse,paraları hazırlamalıyız.

-Yoksuluz biz...Zavallıyız...-Feryat etti karısı.

Egeubay kasvetli düşüncelere daldı.Her yerde eksiklik,anlaşmazlık,ekonomisi bozuk ve hiçbir çaresi yokmuş gibi görünüyor.Bir ay önce ‘’Alaşın yiğitlerini güven hızmetine geçirdiğimiz zaman,aul beş bin Korkemtayın oğlu için ve üç bin Erkebayın rahvan atı için toplandı.Orda da her ev seksen rubleden vermişti.Egeubay kendisi de olmuştu o toplantıda,ama onun yoksul olduğunu söylemeye istediği zaman,aulun nüktecileri yiğitlerini topladığı Alaş delegesine Egebayın bolşevik olduğunu söylediler.Zorla kurtuldu orda.Ve o mecbur seksen ruble borc alıp memnün kaldı.Sonra onu ödemek için kırmızı sığırın düvesini vermeye zorunda kaldı.Geçen sene bu düveyi karısı akrabalarından hediye olarak almıştı.O vakit ödeyebildi onunla,ama şimdi nerden bulabilecek parayi?Aulnay de işler nasıl gidiyor diye geliyor her gün...Bir avluya on iki rubleden bir kurmaş almıştı ondan.Sonbaharda borcunu kapayı söz vermişti,ama hala veremedi.Ermalay tüccara çay için yüz ruble borcusu var.Kış için et hazırlamasının vakti de geldi...Etsiz yaşayamayız ki..Çocuklar ekmeksiz de yapamazlar.Ev çıplak,boş.Ve şimdi  bu zor zamanda sebepsizce seksen ruble ortaya koy.Umutsuzluk ve çaresizlik yok gibi davranılmaz ki!

-Uff!-solukça nefes aldı o.

‘’Aulnaya delegeler geldiler’’-bu uğursuz haber taş gibi vurdundu.Artık Egeubayın aklında paradan başka  hiçbir şeyi yoktu.Bu düşünceler terletti bile onu.O seksen ruble bir ruh gibiydi ve delege Azrail –ölüm meleği,bu ruhunu almaya gibi geliyordu.Titreyen yüreği ince ince vuruyordu,ve boğazında bir şey düğümlendi.Karısının ettiği koyu ve güzel kokulu çayı bile heveslendiremedi onu.Egeubay sütlü erişteden biraz tadıp yatağa geçti.Seksen ruble- tek bu fikri zihnimi kurcalayıp duruyordu!Delegeler!Ne kadar düşünse de bu işin nasıl çözüleceğini bulamiyordu.Ödememeye olmaz,ödemek için para yok ki.En sonunda bir fikir aklına geldi.Sabah kalkıp iğdiş atının üstüne hamutu geçirip Samalık köyundeki bacasına karar verdi.Bu işten kaçamicağını biliyordu,ama en azından delegelerin gözünün önüne çıkmasa iyi olur.Daha akıllı fikrisi yoktu galiba.Sabah şafak sökerken, Egeubay karısını uyandırıp,çay hazırlamaya emretti,kendisi de iğdiş atını kuyunun yanına götürdü.Egeubay çayı içmeye tam hazırlandığı zaman Aulnayın küçük oğlusu dalmış onlara.

-Dede,sizi delegeler çağırıyorlar!

-Niye?

-Bilmiyorum.Acele olsun dediler.

Huzursuz Egeubay elindeki kasayı düşürdü .Hemen kalkıp,omuzlarına eski yamalı bir mantoyu attı,ayaklarına da sarı çizmeleri giyip dışarıya koştu.Karısı arkasından bağırıyordu:

-Sapkasız nereye gidiyorsun,zavallı!?Zaten kulakların ağrıyor!Zarar gelir,bak!..

Aulnayın evi.

Üç uniformalı kişi en şerefli yerlerin sahipleriydi.Siyah çopur yüzlü yiğit kendi üstünlüğünü göstermek için oturup kurumlanıyordu.

-İstediğiniz kadar yiyin,için,acıkmışsınızdır, yağ burda...-Onları beğendirmeye çalışan aulnay diyordu.

Hala telaşlı olan Egeubay eve girip çalesizce selamlaştı.Sonra kapının yanında oturup kibarca sordu:

-Sağlığın iyimi,Aulnay?

O da cevabın yerine sadece dudaklarını kımıldabildi.

-Bu ise,-bir süre sonra söyledi aulnay konuklarına,-yaşlı Egeubayımız.Seksen ruble borcu var onun.

‘Seksen ruble’-bu sözler bir hastalığa döndü artık.Bu iki söz ateşini yükseltirmek için yeterliydi.

-Hadi,paraları koy masaya,-dedi siyah çopur yüzlü kişi.

-Oybay,dostum,ama param yok ki!

-Ne demek ‘yok’?Duymak bile istemiyorum bunu!

-Düzenbaza benziyor bu,-mırıldandı konuklarının birisi.

-Para,dostum,para...-tekrarladı o.

-Bir kuruş param bile yok,can dostum!Yerin altında mı bulayım sana parayı.

-Görüyorum ki,’Alaş Ordaya’ karşısın.Öyle değil mi?

-Allah korusun!Nerden çıkardın bunu?!

-Biz seni tanırız. Bir kere tutukladık seni,ama ellerimizden kaçtın.Sen çoktandır ‘Alaş Ordaya’ eğri bakıyorsun.Kaç hayvanın var?

-Bir at ve inek buzağı ile.Çocuklarımı nasıl doyduracağımı bilmiyorum.Aç kalıyorlar.

-Atını alıp, ondan kalan parayı verelim Egeubaya.-Teklif etti aulnay.

-Evet,muhtemelen doğru olacaktır bu.-Elebaşı kabullendi.Erjan,bu adamın evine git ve atını götür buraya.

Uzun boylu,adil yüzlü yiğit yerinden kalktı.Bir dünya silah vardı onun üstünde.

-Hadi gidelim,dostum.

-Tökezleyerek,Egeubay evine döndü.Arkasında,kaçışından korkuyor gibi,asker gidiyordu.Askerin arkasında  bir tüfeğ yapışmıştı.

-Aulbayın bana bukadar acımasızca davranmasının nedeni neymiş?-Düşünüyordu Egeubay.Ve aniden aklına birşey geldi:son seçimlerde aulnay için oy vermeyen kişilerin arasındaydı o.Demek intikam almaya karar verdi...

Güdük kuyruklu iğdiş atını dizgin takımlarını tutup deleginin yanına getirdi.

-Hayır,-delege sertçe söyledi.-Kendin götürmelisin.-Egeubay mahzun atını alıp gitti.

Sokak kapısının yanında duran karısı,Egeubay tek atını götürdüğü zaman, yumruğu ile gözyaşlarını siliyordu bağırarak:

-Bir atımız vardı.Onuda  ‘Alaş Orda’ kaçırdı.Ne yapıcağız biz onsuz?!Tanrım,ne olacak  bizeeee?!..Oy baaay,ayyy...

 

1918

1Selamlaşma

2Kazak ulusçu örgütü

3Aul muhtarı

Көп оқылғандар